son-bakis,SON-BAKİS BU SİTE umit sinan CANPOLAT TARAFINDAN KURULMUŞTUR
  BİRAZ BENDEN
 


 
 

SON-BAKİS KİM...?

 

UMİT SİNAN CANPOLAT

 

 


                         
                           ŞİMDİ SEN KALKIP GİTTİN YA                   

    

     CANIN CEHENNEME GİT

 

  BENDE GİDİYORUM  BENDEN GERİYE BİR MASUM SEVGİM KALDI


 
HAYATINCA GÖREMEYECEĞİN
 AMA SEN GİTTİN

                                           
CANIN CEHENNEME




BU BÖLÜM EN KISA SÜREDE GÖRSEL OLARAK DÜZELTİLECEKTİR
SİTEMİZDE GÜNCELLENECEKTİR 



 

SİZ SAATLERİ

Siz, saatleri yaşadınız. Zamantaşlarını. Niceldir saatler. Adsızsırlar. Renklerini, kokularını kişiselliklerden alırlar.
Aylar birbirinin içinden yürüyebilir. Ağustosta bile Marta gönderme vardır. Yine de gönderme mevsim mantığıyla sınırlıdır.
Günlerse bambaşka. Bir günün öbürünün önüne geçmesine izin yok. Günün gizi hem kişiselliğimizde, hem de onun kendi kişiselliğinde.
Siz, saatleri yaşadınız. Henüz sözcük haline dönüşmemiş, ya da bir sözcük karşılığı oluşmamış durumlar yarattınız. Tanığınızım.
Aylar ayları açıklıyor.
Saatler saatleri kum saatiyle açıklayabiliyor.
Açıklanmayan tek şey aşk: En büyük sayrılık ve en büyük sağlık.
Günü tam gelmemiş olarak bir yanını gizleyen duygu.
Denetçi anlamaz, tarihçi atlar, terzi bir araya getiremez, sanatçı elden kaçırır.
Kent yıkılıyor. Sokaklar uçtan uca kazılmış. Sesimiz radyasyon içinde. Mühendisler geldiler; kedi resmini bile cetvelle çizerler. Gözlem evinde art arda mevsimler sökülür.
Mahşerin ortalık yerinde size rastladık. Elinizi şuramıza koydunuz.
Sürgündük. Göçebeliğin elverişli yanlarını da yitirmiş gibiydik. Yanınızda göçmen olduk. Bir yerleşmişlik duygusu ki, hırkamız yazlık sinemada iliklenir.
Güneş her sabah verilmiş bir söz gibi doğuyordu.
Gerçek neydi biliyor musunuz: Her şey.
Yüz yıl sonra bu gün yaşayan hiçbir anne, hiçbir sevgili, hiçbir bebek, hiçbir bıldırcın, hiçbir balina, hiçbir örümcek, hiçbir aslan, hiçbir ceylan, hiçbir yılan var olmayacak. Ayrı bir kardeşlik kanıtı değil mi bu? Hayat kanıtı. Birbirimizin her yönden çağdaşıyız.
Siz tebeşirle kara tahtaya ne güzel yazan.
Kuzular için özel bir bölüm açmayı da hiç unutmayan.
Saatlerle yaşadınız. Düşlerinizde doğulu bir ressamın elinden çıkmış ağırlıksız yapraklar.
Kızböceği de göründü. Gece de uçmaya başlamış.
Bakır kaptan günlük kokusu yayılır.
Geceyle birlikte.
Gece de.
Sen Serpin, sen Nuri, orda burda nasıl dolaştırdınız. Benziyordunuz. Aynı kişi miydiniz?
İki din var: siyah ve beyaz. Gerisi? .. 

  GİT

Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,
Günahıma girmeden, katilim olmadan git!

Git de şen şakrak geçen günlerime gün ekle,
Beni kahkahaların sustuğu yerde bekle.

Git ki siyah gözlerin arkada kalmasınlar,
Git ki gamlı yüzümün hüznüyle dolmasınlar

Madem ki benli hayat sana kafes kadar dar,
Uzaklaş ellerimden uçabildiğin kadar.

Hadi git, benden sana dilediğince izin,
Öyle bir uzaklaş ki karda kalmasın izin.

Kahrımın nedenini söylesem irkilirler;
Çünkü herkes beni Kays, seni Leyla bilirler.

Sanırlar ki sen beni biricik yar saymıştın;
Oysa ki hep yedekte, hep elde var saymıştın.

Hadi git, ne bir adres, ne bir hatıra bırak,
Zannetme ki pişmanlık, mutluluk kadar ırak!

Sanma ki fasl-ı bahar geldiği gibi gitmez,
Sanma ki hüsranını görmeye ömrün yetmez.

Her darbene tehammül edecektir bedenim,
Gururum mani olur perişanıma benim.

Yari Ferhat olanın ellerle ülfeti ne?
Şirin ol katlanayım dağ gibi külfetine.

Henüz layık değilken tomurcuk kadar aşka,
Sana gül bahçesini kim açar benden başka!

Hercai arılara meyhanedir çiçekler,
Kim bilir şerefinden kaç kadeh içecekler!

Madem aşk tablosunun takdirinden acizsin,
Git de çağdaş ressamlar modern resimler çizsin.

Ne vedaya gerek var, ne de mektuba hacet,
Git de Allah aşkına bir selama muhtaç et!

Güllere de aşk olsun gene sen kokacaksan!
Fallara da aşk olsun gene sen çıkacaksan!

Kopsun nerden inceyse artık bu bağ, bu düğüm,
Her gece daha berbat, daha vahim gördüğüm.

Korkulu düşlerimi yorumdan kaçıyorum;
Sırf sana üzülüyor, sırf sana acıyorum.

Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,
Günahıma girmeden, katilim olmadan git!

       

  GİTTT
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git.
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı

Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullar
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karakoy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik

Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik.

                                             CEMAL SÜREYA




KIRMIZI BİR KUŞTUR
Kırmızı bir kuştur soluğum
Kumral göklerinde saçlarının
Seni kucağıma alıyorum
Tarifsiz uzuyor bacakların
Kırmızı bir at oluyor soluğum
Yüzünün yanmasından anlıyorum
Yoksuluz gecelerimiz çok kısa
Dört nala sevişmek lazım

 



                       
SANA

 

Sen belkide bu mektubu sana yazdığımı bilmeden okuyacaksın

Ben senin bunu okurken

parmağınla yanağına  dokundugunu  gözlerini hafifçe kıstığını saçlarını kulaklarının ardında göremem belki

elimin uzanamadığı yerlere kelimelerle sokulmaya  çalışmanın kırılgan harflerden oluşan  görünmez bir köprüden sana dogru yürürken düşmekten böylesine korkmanın sana tek bir bakışla anlatabildiğime inandığım ve bir çogu duygunun her birine  isimler aramanın beni nasıl  yaralayıp yordugunu belkide hiç bilmeyeceksin

ilerde bir gün bana çok karmaşık ve anlaşılmaz gözükecek  olsanda

şuan elimde tuttuğum çelik bir bıçak gibi sade içmeye hazırlandığım  zehirli su gibi berrak  gözüken duygularım keskin ve  yakıcı tadını  ve onların üstünü örten  sözcüklerin ardından  çıkarıp çıkarmamakta duydugum  kararsızlıgı herhalde hiç anlayamayacaksın

halbuki  bütün  bütün korkunçluyla sadeğiyle o kadar açıkki

yorulduğumda bıktıgımda yenilginin tam kıyısında durduğumu hissettiğimde

beni iyleştirebileceğini biliyorum

değmeden hatta bazen seni görmeden  hissetiğim  bedenin o yumuşak sıcaklığını  istiyorum

YANLIZIM kendimi yalnız hisedşyorum  ki bu yanlızlıktan daha kötüolduğunu anlayacak bir tek sen varsın ve şimdi sende yoksun

Belkide hiç olmayacaksın sözcüklerden  uğraştığım  köprüden sana doğru yürüyorum

Ve  biliyormusun  sen bütün bunları okurken ben yazdıklarımı tatlı bir tebessümle red edeceğim belki  bir gün  görürsen  yol ortasında  bu satırları yazan adam olduğuma inanmayacasın  duydugum aşkı özlemi sevgimi ve bütün bunları duymaktan korktugum  güvenli bir duruşun  ardında  saklayacağım.

Yüzümde o satırlardan iz aradığında onlar yerinde olamayacak  sana nasıl yalvardığımı

Hiç duymayacaksın sıradan bir NASILSIN sözcüğü saklayacak bendeki o yalvarışı

Ama bütün bunlar bu sahte kibir bi tatlı tebessüm sıradan bir nasılsın sözcüğü

Bu güvenli duruş  içimdeki sesi dindirmeyecek bütün bunlara hiç aldırmadan bana sarılmanı bekleyeceğim.

Bazen benden babandan korktuğun gibi korkmanı bazende beni  bir çocugu okşar gibi okşamanı bekleyecegim

Aralarında dolaştığım  karabalıklar  içinde  benim yanlızlığımı gören  ve kendimi  yalnız hissetmemin  yanlızlıktan daha kötü oldugunu bilen bnir tek sen varsın

Kırılgan   bir köprüden sana doğru  yürüyorum  sana ulaşamassam  sesim  ve kelimelerim sana değmez ise  ve sen ban bir daha dokunamassan  işte o zaman korkarım sonsuz ve sensiz

Bir boşluğa yapayanlız düşerim BENİ TUT HERŞEYE RAMEN TUT

 

                     GÜNLÜK

yüregimden akan sözleri kelimelerle  sözcüklere fısıldıyorum

boş sayfalarda.

Bazen aşık olduğumda yazıyorum sana bazen hüzünlediğimde

Dipsiz kuylulardan haykırıyorum  sana

Her ağlamak istediğimde karalıyorum boş sayfaları

Bazen yırtıp atıyorum sana yazdıklarımı

Kimse görmesin diye  yanlızlığımı,çaresizliğimi kimse görmesin diye

Bazen herkez görsün istiyorum içimdeki haykırışı  yalvarşı

Ben hep aynı kelimelerle yazıyorum sana

Bendeki haykırışıhep aynı kelimelerle  fısıldıyorum  sana

Tek bir sözcükle ÜMİT içinde

Yalvarıyorum sana  


Sen gittikten sonra hatıralarına sığınıyorum…

Kulaklarımda hala sesin, bitmesini istemediğim şarkı gibi uğulduyor  Diğer taraftan gözlerimin içine bakışın dolanıyor beynimin bir taraflarında Ne düşünsem, nereye baksam hep “SEN” …
Son gülüşün,
son bakışın,
son sarılışın
ve
SoN …………

O gün anlamalıydım aslında içime oturan sebepsiz özlemden  ilk defa sana bakarken içim acımıştı Yanımdaydın ama içim acıyordu sebepsiz … Sanki bir daha göremeyecektim seni … bu gidişin dönüşü olmayacaktı sanki  ama yinede konduramamıştım senle ayrı düşmeyi kalbime … ayrı kalamazdık biz  olmazdı bu kalp sensiz 

Gittin 
Arkanda ıslak bir gül bırakarak tek kelime etmeden gittin …
Ben sadece arkandan baktım 
Kal diyemedim bile …



Elimde ne bir adres ne bir telefon  sana dair hiçbir şey 
Sonsuzluğa gitmiştin sanki 
Yaşayamam sanıyordum ilk zamanlar … Alışamam, nefessiz kalırım diyordum bu şehirde … Alışıyormuş insan acıya da sensiz yaşamaya da …

Sonunu getiremediğim hayal meyal hatırlanan güzel anılar var 
Bir sahil kenarı … ve SEN … dilimizde ise bizim şarkımız … Dalgaların gelip ayağımıza dokunuşuyla başlayan dansımız …


Ne güzeldi değil mi yaşadıklarımız
Ne güzeldi
Artık ne sen ne de ben
Bulamayız o günleri
Bazen düşünüyorum da
Bende yanlış bir şeyler vardı diyorum
İkimizde kıymetini bilemedik bir şeylerin !!!!

 

 
  gelen 23934 ziyaretçi burdaydı  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol